Tüm dünyada ve ülkemizde etkili olan Covıd19 hastalığı salgını, daha önce hiç akla gelmeyen birçok sorunu beraberinde getirmiştir.
Öncelikle bu salgın süreçte halk sağlığının korunması birinci önceliktir; devlet tarafından aktif önlemler alınmış ve etkin bir şekilde uygulanmıştır.
Her ne kadar bu önlemler toplumun ve bireyin sağlığını koruma motivasyonu ile alınsa da; uygulama alanının genişliği, süresi ve etkileri açısından önemli ekonomik ve hukuki sonuçları da ortaya koymuştur.
Bu noktada “yeni normal” olarak ifade edilen bir süreçten geçmekte olduğumuz ve bir adım daha ileri giderek en azından bir süreliğine eskisi gibi olmayacağı aşikardır. Bu bakımdan toplumun tüm kesimlerini etkileme potansiyeline sahip ve kendi içinde çeşitli belirsizlikler taşıyan bir süreç içinde olmamız somut bir gerçekliktir.
Alınan önlemlerin başta işçi-işveren, satıcı-alıcı, sahip-kiracı ilişkileri olmak üzere birçok alanda etkili olması kaçınılmaz olarak ekonomik ve hukuki sorunlara yol açacaktır.
Salgın hastalığın hukuki ilişkilere etkisi bakımından Kanunda “mücbir sebep“, “öngörülemeyen ve direnilemeyen, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işleyişi dışında gerçekleşen, kesinlikle ve kaçınılmaz olarak genel bir davranış veya borç normunun ihlaline yol açan olağanüstü olay” olarak tanımlanmaktadır. Salgını “mücbir sebep” kapsamında “doğal afetler gibi depremler, seller, yangınlar, salgın hastalıklar” ve yargının bu konuda dava süreçlerine getirilecek uyuşmazlıkları nasıl yorumlayacağı belirsizdir.
Salgın nedeniyle yargıya zorunlu mola verilmesi, bu sürecin etkileri sonucu gelişen birçok yeni anlaşmazlık için sonuç arayan avukatlar ve şahıslar ve sistem açısından çok verimli olamıyor.