Kategoriler
Arabulucu

Baro Açısından Arabulucu

Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZIOGLU konuşması:

Biz sayısı az ya da çok ama algısı maalesef giderek her gün olumsuzlaşan uygulamalardan rahatsısız, şikayetçiyiz.Örgütlü toplumun ve özelde iş c amiasında işçi camiasında örgütlülüğün arzu ettiğimiz seviyenin çok çok altında olduğu gerçekliği herkesçe malum. Bu örgütsüzlüğün sebep olduğu emeğe yönelik hak kayıplarını gidermek açısından Yargıtay’ın başka ülkelere göre ya da sendikalaşmanın yüksek oranda olduğu toplumlara göre çok daha fazla çalışmak ve çok daha fazla etkin olma zorunluluğu ortadadır. İşte Yargıtayımız 30-40 yıllık bir süreçte işçi haklarını korumak anlamında ibranameye ilişkin çok önemli çok ciddi karalar geliştirmiştir. Bunu söylediğimde belki rahatsız oluyorlar ama arabuluculuk sistemine bir karşı çıkış da değil bir destek de değil benim dediğim sadece bir fotoğraf çekiyorum. Mevcut arabuluculuk uygulaması işçinin Yargıtay tarafından ibraname özelinde kıdem tazminatı ve diğer alın teri haklarının korunmasına ilişkin içtihatını dolanmaya başlamıştır. Bir arabulucunun bir günde 30, 40, 50, 100 işi tutanağa bağlama ihtimali herhalde gerçekçi değildir. Yapılmakta mıdır?Maalesef uygulamalarını görüyoruz. İşveren camiası arabuluculuk gelene kadar ya da zorunda dava şartı olana kadar biz %92 oranında davaları kaybediyorduk çok şükür bu artık değişti cümlesini çok rahat söyleyebilmektedir. Peki işçi sendikalarının ve konfedarasyonlarımızın bu cümleye bir itirazı bir isyanı olmayacak mı? Bu cümle sizde bir rahatsızlık yaratmıyor mu? Ben de çok yaratıyor. Bu şu demek; artık arabuluculukta biz kaybetmiyoruz demek. Peki yargı, işçi gerçekten haksız olduğu halde mi işvereni kaybettiriyordu. İşçi haksız olduğu halde mi kazanıyordu? Alın terinin karşılığı değil miydi yargının hükümleri, buna katılmıyorum. Az haksızlık yapın az dava kaybedin. İşçinin alın terini verin, davaları kazanın; ya da açılan davalar reddedilsin. Parasal güçle mevki gücüyle en iyi avukatların en iyi mali müşavirlerin yardımıyla dezavantajlı durumdaki işçinin karşısında üstünlük sağlayıp ondan sonra da “yargı niye benim lehime karar vermiyor?” demeyi ben kabul etmiyorum. Eğer bu durum arabuluculuk uygulaması ile baypas edildiyse buna da bir sözümüz olmalı. Biz Allah rızası için bir konuya taraf tutar gibi veya takım tutar gibi bakmayalım. Burada bir tek taraf var. ALINTERİ… Alınterini koruma noktasında bakalım derim. İşveren de böyle baksın işçi de böyle baksın, arabulucular da böyle baksın, avukatlar da böyle baksın. Herkes böyle baksın. Benim size çözümüm çok basit. Ne arabuluculuğu kaldıralım diyorum, ne anayasa mahkemesinin anayasaya uygundur dediği dava şartı arabuluculuğu bugün kaldıralım diyorum. Kalkarsa memnun oluruz. Ama çok pratik çok işlevsel bir öneri öneriyorum. Buna karşı çıkmanı anlamını gerçekten anlayamıyorum. Çözümüm şu; dava şartı arabuluculukta dezavantajlı grup olan işçinin maddi durumuna bakılmaksızın adli yardım faslında barolarımız talep anında maddi durum araştırması yapmaksızın avukat tayin etsinler. Tıpkı 1992 de elbirliği ile karakollarda avukat sayesinde, barolar sayesinde işkence ve kötü muameleyi hep birlikte yendiğimiz gibi. İşçinin elini avukatı tutsun; arabulucuya işverenin avukatının, mali müşavirinin karşısına avukatla birlikte çıksın. Ben de taahhüt ediyorum biz de adli yardım faslından tayin edeceğimiz avukatı işçi alacağının hesaplanması ve müzakare yöntemleri konusunda özel olarak eğitelim. Yani bizim de meslektaşlarımız anlaşmamak üzere gelmesin işçinin menfaati el sıkışmaktaysa el sıkıştırsın, işçinin menfaati el sıkışmamaktaysa yargıya gidilsin. Ama 20000 Tl alacak için işçinin önüne zarf içerisinde 7-8000 TL konulup bunu da alamazsın. Dava açsan da 3 sene 5 sene sonra ya alırsın ya alamazsın diyen alacağını bilmeyen alınterinin karşılığını bilmeyen muhtaç durumdaki işçi sendikasızlığın örgütsüzlüğün de güçsüzlüğüne peki demek zorunda kalıyor. Bunu aşmanın yolu bu. Buna niçin karşı çıkılır ben bunu anlamıyorum. Avukat olursa anlaşma oranı düşer cümlesini duyuyor musunuz duyuyoruz. O zaman peki anlaşmaması lazım avukat olduğunda anlaşma olmuyorsa o anlaşmanın işçinin aleyhine olduğunu kabul edelim. Demek ki; işçi avukatsız yakalanıp tabiri caizse kıstırılıp anlaşmaya zorlanıyor. Arabuluculuk yapan meslektaşlarım bu cümlemden rahatsız olmayın. Biz de avukatız cümlesini sakın sarfetmeyin bana; çünkü o zaman size de hakim derki ben de hukukçuyum sana ihtiyaç yok. Arabuluculuk ayrıdır, avukatlık faaliyeti ayrıdır. Yani bir duruşma sırasında hakim tutup da avukata ne gerek var hemşehrim biz de hukukçuyuz cümlesini söylediğinde nasıl isyan ediyorsak burada da ederiz. Avukatın işlevi ayrı, arabuluculuğun işlevi ayrı. Biz bunu yapabiliriz. Ben bunu adli yıl açılışında sayın Cumhurbaşkanının da olduğu ortamda kürsüden söyledim ve doğru bir proje olduğuna dair teyit aldım. Yargıtay başkanı İsmail Bey benden sonra kürsüye çıktı ve konuşmasında dedi ki; TBB başkanının arabuluculuğa ilişkin tüm kaygıları biz de paylaşıyoruz, çözümün de aynen birlik başkanının dile getirdiği noktada olduğuna inanıyoruz dedi. Eeee ne duruyoruz. Nedir bizim elimizi kolumuzu bağlayan hadi yapalım bunu. Anlaşma oranları mı düşecek, ya arkadaşlar varsın düşsün; eğer düşecekse haksız anlaşma olmasın. Ama biz üzerimize düşeni biliyoruz. Biz eğitim vereceğiz. Biz avukatımızı eğiteceğiz.Avukat da işçinin elini tutacak. Bunun için fona ihtiyaç var. Bu fonu nereden bulacağımızı konuşalım. Ben işsizlik sigortası fonundan %1,%1,5 gibi bir payı eğer alabilirsek bu işi yapabilir diye hesapladım. Eğer işçi kardeşlerim konfedarasyonlar hayır işsizlik sigortası fonuna herkes dokundu ama işçi için dokunulmasın diyorsanız bilmem. Yani işsizlik sigortası fonuna gelen dokundu, giden dokundu. İlk defa işçi için dokunalım dedim, bazı arkadaşlarımız dediler ki;bazı kıymetli meslektaşlarım işsizlik sigortası fonuna dokundurmayız. Tamam dokunulacak bir yer bulun o zaman. Çünkü fon lazım. Bunun rakamı da 150-200.000.000 civarında. Devlet için çok yüksek bir paradan bahsetmiyoruz. O zaman ikini bir kaynak söylüyorum size. Gelin bunu hep birlikte bastıralım. Sevgili DİSK, sevgili HAKİŞ, gelin buradan bastıralım. Eğer işsizlik sigortası fonundan %2 bize sadece bu iş için kullanılmak üzere sadece sizin için kullanılmak üzere kaynak aktarmaya karşıysanız o zaman noterlerdeki değerli kağıtlardan alınan vergiden küçücük bir oran alalım sadece adli yardım için kullanalım var mısınız. Bu devirde hangi değeri kağıt,kağıdın değerlisi mi kaldı. Hiç olmazsa işçi için harcayalım hiç olmazsa dezavantajlı gruplar için harcayalım. Devletin kesesinden de ayrıca bir vergi çıkmasın, ayrıca bir kaynak çıkmasın.%2 ile değerli kağıt fonundan gelecek %2 ile iz adli yardımla hem işçinin elini tutarız hem de kadına karşı şiddetle mücadelede benim ihtiyacım var diyen her kadına eğitimli bu işi bilen sahada mücadele edecek bir avukat tayin edebiliriz. %2 ile değerli kağıtlardan noterin topladığı verginin %2 sini adli yardım fonuna havale edersek. Bu kadar. Ben gayet pratiğim. Sonuca odaklıyım. Çözüm odaklıyım. İşin siyasetini siyasi partiler yapsın. Biz çözüme odaklanalım, onlara bastıralım.

Yazar Sibel Demiral

KTÜ Hukuk Lisans Mezunu ve Yüksek Lisans programına devam ediyor. Gazipaşa Doğumlu, Mesleki hayatına Alanya'da başladı. 2020 Ocak tarihinden beri Alanya'da Arabulucu Avukat olarak görevlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir