Noterler, yasal yasal kimlikleri ile birlikte, bağımsız olarak doğrulama, denetim ve sertifikalandırma yapan kurumlardır. Noterler, Türkiye Noterler Birliğe operasyonel olarak bağlıdır.
NOTER HİZMETİ NEDİR? NOTER GÖREVLERİ NELERDİR?
Yasal bir yasal kimliğe sahip, bağımsız olarak doğrulayan, denetleyen ve tasdik eden kurumlar olan noterler; evrak, devir / teslim veya saklama gibi çeşitli işlemler için gittiğimiz ve resmi onay aldığımız yerlerdir. Noter, bireylerin haklarını güvence altına almak ve anlaşmazlıkları bu şekilde önlemek veya haklı çıkarmak için yasal belgeleri hazırlayan ve onaylayan kişidir.
1972 yılında 1512 Sayılı Kanun uyarınca kurulan noterden sorumlu noterin Türkiye Noterler Birliği’ne bağlı olduğu ve Noterler arasında rekabetin olmadığı belirtildi. 1972 yılında 372 olan noter sayısı bugün 1.198’ye, noter odası sayısı ise 17’ye ulaşmıştır.
Türkiye noterler Birliği Yönetim Kurulu yedi üyeden oluşmaktadır. Dört yıllık bir süre için atanır. Kurulun dört tam ve dört yedek üyesi vardır.
Türkiye noterler Birliği adres ve iletişim bilgileri
Türkiye Noterler Birliği, Söğütözü Mahallesi, Söğütözü Caddesi No: 4, 06510 Çankaya / Ankara’da yer almaktadır. Türkiye Noterler Birliği, 0312 218 80 0312 218 80 00. 41 numaralı telefon ve faks numarasına ulaşabilirsiniz.
NOTER ÇALIŞMA SAATLERİ
Noterler hafta içi her gün 09.00-12.30-13.30-17.00 saatleri arasında açıktır. 12.30-13.30 arasında öğle yemeği molası verilir. Noterler Cumartesi ve pazar günleri, resmi tatillerde ve resmi tatillerde çalışmaz.
Kovid-19 salgını nedeniyle milyonlarca işçi kısa çalışmaya maruz kaldı. Bazı işyerleri normal çalışmaya dönerken, yüz binlerce işçi hala kısa işlerde.
Peki, iş sözleşmeleri kısa çalışma süresi boyunca askıya alınan işçiler bu süre için kıdem tazminatı alabilir mi? Kovid-19 salgını nedeniyle, kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulları uzatıldı. Yasada üç ay ile sınırlı olan kısa çalışma, bir aylık bir süre için iki kez uzatıldı. Nisan ayında 3 milyon 243 bin, Mayıs ayında 3 milyon 282 bin, Haziran ayında 2 milyon 486 bin ve Temmuz ayında 1 milyon 710 bin kişiye kısa süreli çalışma ödeneği verildi.
Kısa çalışma uygulaması sektörel bazda veya tüm işyerleri için yıl sonuna kadar uzatılabilir. Eylül ayında, Ağustos ayında kaç kişinin kısa çalışmaya tabi olduğu açık olacaktır. Geçmişte, kısa çalışma pratiği en çok 2008 krizinde ve 2018-2019’da kullanılmıştır. İşçilere, bir işveren altında çalıştıkları her yıl için 30 günlük brüt ücretle kıdem tazminatı ödenir. İşçiler kısa çalışma döneminde istihdam edilmediğinden, işveren de ücret ödememektedir. Bu süre zarfında iş sözleşmesi askıya alınır. Kısa çalışma pratiği işten işe değişir. Bazı işyerlerinde çalışma tamamen durdurulurken, bazı işyerlerinde çalışma saatleri 3’te 1 oranında azaltılır.
Kovid-19 salgını sırasında, toplamda yaklaşık 3.5 milyon insan kısa çalışma uygulamasına tabi tutuldu. Kısa süreli uygulama, bu işçilerin çoğunluğu için iki ay ve yaklaşık yarısı için dört ay sürdü. Bazı işçiler için bu süre daha uzun olacaktır. Çalışanlar, kısa süreli çalışmanın kapsadığı süreler için kıdem tazminatı alıp alamayacaklarını merak ediyorlar.
Yargıtay tarafından verilen bir emsal kararı vardır (Yargıtay 9.H. D. öz No: 2010/50993, karar No: 2011/27305). Ankara’daki bir işçi, 2008 krizi sırasında 5 ay 27 gün kısa süreli çalışma ödeneği aldıktan sonra işten çıkarıldığında kıdem tazminatının düşük olduğu gerekçesiyle dava açtı. Yerel mahkeme, kıdem tazminatının hesaplanmasında çalışanın 5 ay ve 27 günlük kısa çalışma süresini dikkate alarak, bu süreye karşılık gelen kıdem tazminatını ödemeye karar verdi. Karar bölge temyiz mahkemesi tarafından onaylandı ve sonuçlandırıldı.
Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine Kanunun yararına başvurdu. Uygulamada, kıdem tazminatı esasının hesaplanmasına kısa bir çalışma süresinin eklenip eklenmeyeceği konusunda Kanunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, Yargıtay Genel Kurulunun 1983 tarihli kararında, iş Kanunu’nun 55.maddesinde yıllık izin bakımından ele alındığı düşünülen durumlar da kıdem tazminatında dikkate alınmaktadır. Olması gerektiği vurgulandı. İş Kanununun söz konusu maddesinde kısa çalışmanın da yer aldığı belirtilen başvuruda, yasaya göre kısa çalışma süresinin en fazla 3 ay olabileceği belirtildi.
2008 krizinde ülke ekonomisinin koşulları nedeniyle bu sürenin 6 aya çıkarıldığı belirtilen başvuruda, kıdem tazminatının hesaplanmasında Kanunda belirtilen 3 aylık sürenin dikkate alınması gerektiği ve hesaplamaya bu sürenin üzerinde kısa bir çalışma süresinin dahil edilmemesi adil olacağı belirtildi.
Kıdem tazminatı hesaplamasına üç aylık kısa bir çalışma süresinin dahil edilmesi ve yasal bir boşluk bulmak ve uygulamada Birliği sağlamak için üç ayı aşan sürenin hesaplamaya dahil edilmemesi gerektiği belirtildi.
YARGITAY’IN İDARİ KARARI İŞÇİ OLDU
Kıdem tazminatının hesaplanmasında sadece yasada belirtilen ilk üç Ayın kısa çalışma süresinin veya toplam kısa çalışma süresinin dikkate alınıp alınmayacağı konusunda bazı şüpheler ortaya çıkmıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin kararında, Kanun koyucunun yasada 3 ay olarak belirlenen kısa çalışma süresini 2008 krizine özgü 6 aya çıkardığı vurgulandı. Bu nedenle, yerel mahkeme ve bölge temyiz Mahkemesinin, davacı işçinin kıdem tazminatının hesaplanmasında 5 ay ve 27 günlük kısa çalışma süresinin tamamını dikkate alma kararının, milletvekilinin ve yasanın iradesine uygun olduğu belirtildi. Bu nedenle, Yüksek Mahkeme, başsavcılığın yasayı ihlal etme talebini reddetti.
Buna göre, covid-19 salgını nedeniyle kısa süreli çalışmaya maruz kalan işçiler, önümüzdeki dönemde kıdem tazminatı almaya hak kazanmak için işten ayrıldıklarında, kısa çalışma süresinin kaç ay olduğuna bakılmaksızın, tüm bu süreler için kıdem tazminatı alabilecekler.
ÜCRETSİZ İZNE AYRILAN İŞÇİLERİN HAKLARI
Kısa çalışmaya ek olarak, işverene, pandemi nedeniyle uygulanan işten çıkarma yasağı sırasında işçiyi ücretsiz izinli bırakma hakkı verildi. Mevzuata göre, normalde ödenmemiş izin sadece işçinin talebi veya rızası ile mümkündür. Ödenmemiş izinler, Yargıtay Genel Kurulu tarafından atıfta bulunulan iş Kanunu’nun 55. maddesinde “yıllık izin bakımından işlenmiş sayılan durumlar” arasında yer almamaktadır. Bununla birlikte, ilgili maddenin (j) alt paragrafında, “işveren tarafından verilen diğer izinler”olarak genel bir ifade vardır. Bu madde işletilirse, pandemi sırasında ücretsiz izne alınan işçiler bu süreler için kıdem tazminatı talep edebilirler.
İşçinin iradesiz olarak ödenmemiş izne alındığı göz önüne alındığında, Yargıtay’ın kısa çalışma sürelerine ilişkin kararı ile birlikte değerlendirildiğinde, ödenmemiş izin süreleri için kıdem tazminatının ödenmesi gerektiği sonucuna varılabilir.
Altı yıldır çalıştığım işyerimde yılda sadece bir hafta izin aldılar. Kullanılmayan izinlerim için nasıl ödeme alabilirim? Eğer ben istifa edersem kıdem tazminatı alabilir miyim?
İş Kanununa göre, yıllık ücretli izin süresi, çalışanın işyerinde çalışma süresine göre belirlenir. Buna göre, işyerinde çalışma süresi;
Bir ila beş yıl arasında 14 gün, 5 yıldan fazla ve 15 yıldan az 20 gün, 15 yıl veya daha fazla olanlar yıllık ücretli izin 26 gün hakkına sahiptir.
Tatil süreleri yasada belirtilen sürelerden daha az olamaz, ancak toplu iş sözleşmesi veya işveren ile çalışan arasındaki iş sözleşmesi ile artırılabilir. Yıllık izne hak kazanmak için bir yıllık çalışma gereklidir. Bu nedenle, 6 yıllık bir çalışmanız varsa, beş yıllık bir izin hakkına sahipsiniz. İlk yıl hariç, dört yıl boyunca 14 günden 56 güne ve geçen yıl 20 güne kadar ayrılma hakkına sahipsiniz.
Yılda bir haftadan beş yıl içinde 35 güne kadar izin aldığınızdan, toplam 76 gün boyunca 41 kullanılmayan izin için ödeme alabilirsiniz. Çalışırken para bırakmak mümkün değildir. Ancak, gönüllü olarak ayrıldığınızda veya işveren tarafından kovulduğunuzda, kullanılmayan izin ödeneği alabilirsiniz. Bir çalışan, haklı fesih dışında bir nedenden dolayı gönüllü olarak işten ayrılırsa, kıdem tazminatı ödenmez. Sadece kullanılmayan izinler için ödeme alabilirsiniz.
İŞVEREN İŞTEN ÇIKARMA BASKISI VARSA NE YAPMALI?
Nisan ayında iş yerinde 25 gün boyunca çalışma askıya alındı, beni ücretsiz izne çıkardılar. O zamandan beri ödenmemiş izin ödeneği alıyorum. İşveren, 15 Temmuz’dan itibaren ödenmemiş izni tekrar uzattı. Şimdi işi gönüllü olarak bırakmamı istiyorlar. Ne yapmalıyım?
Salgın nedeniyle uygulanan işten çıkarma yasağı 17 ağustos’a kadar uzatıldı. Yasaklama süresi 30 Haziran 2021’e kadar uzatılabilir. Yasaklama döneminde, işveren çalışanı ücretsiz izinli olarak rezerve edebilir. Normalde rızası olmadan ücretsiz izin alan çalışan, bu durumu fesih için haklı bir neden haline getirerek kıdem tazminatı alabilir. Ancak, yasaya göre, işten çıkarma yasağı sırasında ücretsiz izinli alınan çalışan bu durumu haklı çıkaramaz. İşverenin talebini yerine getirirseniz ve iş sözleşmenizi feshetirseniz, kıdem tazminatı alamazsınız. İşverenle anlaşırsanız ve kıdem tazminatınızla ayrılırsanız, işsizlik ödeneği hakkınızı kaybedersiniz. Bununla birlikte, işveren önceki işinizden dolayı ücret veya fazla mesai ücreti ödemediyse, bunu fesih için haklı bir neden haline getirerek işinizi sona erdirebilirsiniz. Doğru sona erdirmek için ihbar tazminatı alamazsınız, ama kıdem tazminatı alabilirsiniz. Son 3 yılda en az 600 gün çalıştıysanız, yeni bir iş bulamazsanız işsizlik ödeneği hakkınız devam edecektir.
Kullanılmayan izin paraları işten ayrılan kişiye, işten ayrılırken nihai ücret karşılığında ödenir. İş sözleşmesinin feshi ne olursa olsun, çalışanın kullanılmayan izni ödenmelidir.
FON ARTARSA KIDEM TAZMİNATI ALABİLİR MİYİM?
2002 yılında ilk kez sigorta ile çalışmaya başladım. 5800 premium günüm var. 17 yıldır aynı yerde çalışıyorum. İşten ayrılmak istemiyorum, ama kıdem tazminatı Fonu gelirse, kıdem tazminatımı alabilir miyim?
Kıdem tazminatı çalıştıkları her yıl için 30 günlük ücret üzerinden 31 Aralık 2021 yılına kadar ve önümüzdeki dönemde her yıl için 20 günlük ücret esas alınarak tamamlayıcı bir emeklilik sistemine kıdem tazminatı dönüşüm taslağı, gereği tazminat almaya hak kazanacaklar. işten ayrılırken işveren tarafından önceden ödenecektir. 1 Ocak 2022’den sonra çalışılan her yıl için, 11 günlük kıdem tazminatı karşılığında fona ödenen yüzde 3 prim TES içinde birikecektir.
Bu miktarların yüzde 25’i 60 yaşında toplanabilir ve kalan miktar emekli maaşına eklenir ve aylık olarak ödenir. 8 Eylül 1999’dan önce ilk kez sigorta ile çalışmaya başlayanlara, 15 yıllık sigortaya 3600 prim günü ödendi; Bu tarihten sonra işe başlayanlar, 7000 prim gününü tamamladıktan sonra gönüllü olarak işten ayrıldıklarında kıdem tazminatı alabilirler. Hala 5800 prim gününüz olduğundan, 40 Ay daha çalışırken ve prim gününüzü 7000’e tamamladığınızda, kendi takdirine bağlı olarak ayrılabilir ve kıdem tazminatı alabilirsiniz. Mevcut yasada bu haklar devam edecektir. Ancak, 1 Ocak 2022’den sonra çalıştığınız her yıl için, 30 gün değil, 19 gün boyunca kıdem tazminatı alabileceksiniz.
Cumhurbaşkanlığı açıklaması: “bu işi kıdem tazminatı konusunda adil bir konuma getirmeden bu adımı atmak adil değil, doğru değil.”Bu nedenle, kıdem tazminatının TES haline dönüştürülmesine ilişkin düzenlemenin nasıl şekilleneceğini veya gündem dışı olup olmayacağını önceden söylemek mümkün değildir.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Arabulucu ayrı bir meslek gibi kabul görürse; bizim görüşümüz, aynı anda hem avukat hem arabulucu olunmaz.” dedi.
Feyzioğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde düzenlenen “Arabuluculuğun Güncel Sorunları ve Geleceği Paneli”nin açılışında konuştu.
TBB olarak arabuluculuk müessesine karşı olmadıklarını vurgulayan Feyzioğlu, arabuluculuğun özünde zorunlu olarak karşı karşıya gelmek değil rıza ile uzlaşmanın bulunduğunu belirterek, dava şartı arabuluculuğa tereddütle yaklaştıklarını söyledi.
Arabuluculuğun yerli yerinde uygulanması halinde toplumsal bir kültür değişiminin anahtarı olabileceğini ifade eden Feyzioğlu, toplumun, kavga etme yaklaşımı yerine birbirleriyle konuşarak anlaşan insanlardan oluşacağı değerlendirmesinde bulundu.
Arabulucu ayrı bir meslek birliği mi? Bakanlığa bağlı mı kalacak?
Feyzioğlu, “Bakanlığa bağlı kalınacaksa bir itirazım yok ancak arabulucuların ayrı bir meslek birliği halinde örgütlenmesi arabulucular arasında genel kabul görürse Türkiye Barolar Birliği olarak başlatacağımız mücadelenin adını koyuyorum, aynı anda hem avukat hem arabulucu olunmaz. Eğer ayrı bir meslek birliğine dönüşecekse bu iş, biz yokuz diyeceğim. Biz, arabuluculukla avukatlık arasında tercih yapılsın diyoruz. İki ayrı meslek birliği, iki ayrı şapka tek kafa olmaz.” ifadesini kullandı.
Feyzioğlu, “Çok değerli TOBB Başkanımız, ‘arabuluculuktan önce yüzde 92 oranında işveren kaybediyordu, şükürler olsun bu dönem bitti’ diye arabuluculuğun takdimini yapıyorsa bir durmak lazım. Orada işçinin alın terinin sömürülüp sömürülmediğini bir denetlemek lazım. Çözümümü söylüyorum size ve tartışılsın istiyorum. Arabuluculukta, dava şartı olan iş uyuşmazlığında biz TBB olarak barolarımız eliyle talep eden her işçiye adli yardım faslından arabuluculukta taraf vekilliği yapmaya, ehil avukat tayin etmeye hazırız.” diye konuştu.
Bu konuyu gündeme getirdiğinde lafın çevrilmesinden son derece rahatsız olduğunu dile getiren Feyzioğlu, şöyle devam etti:
“Keşke biraz da çözümleri sahiplensek boş konuşacağımıza. İşveren camiasının baskısıyla gündeme getirilmiyor olmasını düşünmek dahi istemiyorum. Bu konuda Hak-İş, Türk-İş genel başkanları da bizim teklifimiz üzerine ‘İşsizlik sigortası fonundan adli yardım fonuna sırf bu amaçla pay ayrılması faydalı olur’ dediler. Kim karşı çıktı? Maalesef bazı barolarımız karşı çıktı. Baroculuk yapmak kör bir siyasi ideolojinin peşinde koşmak değildir, hizmet etmektir.”
“Uzlaşma kültürünü inşaa eden bir toplumuz”
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş de panelin açılışında yaptığı konuşmada, hukuk ve adalet olmadan toplumların varlığının tartışılır hale geleceğini, gelişimin, ilerlemenin ve çağdaşlığın temelinde de adalet olması gerektiğini söyledi. Türkiye’de arabuluculuk kültürünün çok eskilere dayandığını dile getiren İbiş, “Biz aslında uzlaşma kültüründen, barıştan, bir araya gelmekten, çözümcü bir kültürden gelen bir toplumuz. Geçmişimize baktığımızda da ihtiyar heyeti, köy imamı, köy öğretmeni, köy muhtarı, bazen de aklıselim insanlar vasıtasıyla yüzlerce yıldır işleyen bir sistem ama bunun artık çağdaş boyuta gelmesi, yani hukuk sisteminde olması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Barolar Birliği Başkanı Metin FEYZIOGLU konuşması:
Biz sayısı az ya da çok ama algısı maalesef giderek her gün olumsuzlaşan uygulamalardan rahatsısız, şikayetçiyiz.Örgütlü toplumun ve özelde iş c amiasında işçi camiasında örgütlülüğün arzu ettiğimiz seviyenin çok çok altında olduğu gerçekliği herkesçe malum. Bu örgütsüzlüğün sebep olduğu emeğe yönelik hak kayıplarını gidermek açısından Yargıtay’ın başka ülkelere göre ya da sendikalaşmanın yüksek oranda olduğu toplumlara göre çok daha fazla çalışmak ve çok daha fazla etkin olma zorunluluğu ortadadır. İşte Yargıtayımız 30-40 yıllık bir süreçte işçi haklarını korumak anlamında ibranameye ilişkin çok önemli çok ciddi karalar geliştirmiştir. Bunu söylediğimde belki rahatsız oluyorlar ama arabuluculuk sistemine bir karşı çıkış da değil bir destek de değil benim dediğim sadece bir fotoğraf çekiyorum. Mevcut arabuluculuk uygulaması işçinin Yargıtay tarafından ibraname özelinde kıdem tazminatı ve diğer alın teri haklarının korunmasına ilişkin içtihatını dolanmaya başlamıştır. Bir arabulucunun bir günde 30, 40, 50, 100 işi tutanağa bağlama ihtimali herhalde gerçekçi değildir. Yapılmakta mıdır?Maalesef uygulamalarını görüyoruz. İşveren camiası arabuluculuk gelene kadar ya da zorunda dava şartı olana kadar biz %92 oranında davaları kaybediyorduk çok şükür bu artık değişti cümlesini çok rahat söyleyebilmektedir. Peki işçi sendikalarının ve konfedarasyonlarımızın bu cümleye bir itirazı bir isyanı olmayacak mı? Bu cümle sizde bir rahatsızlık yaratmıyor mu? Ben de çok yaratıyor. Bu şu demek; artık arabuluculukta biz kaybetmiyoruz demek. Peki yargı, işçi gerçekten haksız olduğu halde mi işvereni kaybettiriyordu. İşçi haksız olduğu halde mi kazanıyordu? Alın terinin karşılığı değil miydi yargının hükümleri, buna katılmıyorum. Az haksızlık yapın az dava kaybedin. İşçinin alın terini verin, davaları kazanın; ya da açılan davalar reddedilsin. Parasal güçle mevki gücüyle en iyi avukatların en iyi mali müşavirlerin yardımıyla dezavantajlı durumdaki işçinin karşısında üstünlük sağlayıp ondan sonra da “yargı niye benim lehime karar vermiyor?” demeyi ben kabul etmiyorum. Eğer bu durum arabuluculuk uygulaması ile baypas edildiyse buna da bir sözümüz olmalı. Biz Allah rızası için bir konuya taraf tutar gibi veya takım tutar gibi bakmayalım. Burada bir tek taraf var. ALINTERİ… Alınterini koruma noktasında bakalım derim. İşveren de böyle baksın işçi de böyle baksın, arabulucular da böyle baksın, avukatlar da böyle baksın. Herkes böyle baksın. Benim size çözümüm çok basit. Ne arabuluculuğu kaldıralım diyorum, ne anayasa mahkemesinin anayasaya uygundur dediği dava şartı arabuluculuğu bugün kaldıralım diyorum. Kalkarsa memnun oluruz. Ama çok pratik çok işlevsel bir öneri öneriyorum. Buna karşı çıkmanı anlamını gerçekten anlayamıyorum. Çözümüm şu; dava şartı arabuluculukta dezavantajlı grup olan işçinin maddi durumuna bakılmaksızın adli yardım faslında barolarımız talep anında maddi durum araştırması yapmaksızın avukat tayin etsinler. Tıpkı 1992 de elbirliği ile karakollarda avukat sayesinde, barolar sayesinde işkence ve kötü muameleyi hep birlikte yendiğimiz gibi. İşçinin elini avukatı tutsun; arabulucuya işverenin avukatının, mali müşavirinin karşısına avukatla birlikte çıksın. Ben de taahhüt ediyorum biz de adli yardım faslından tayin edeceğimiz avukatı işçi alacağının hesaplanması ve müzakare yöntemleri konusunda özel olarak eğitelim. Yani bizim de meslektaşlarımız anlaşmamak üzere gelmesin işçinin menfaati el sıkışmaktaysa el sıkıştırsın, işçinin menfaati el sıkışmamaktaysa yargıya gidilsin. Ama 20000 Tl alacak için işçinin önüne zarf içerisinde 7-8000 TL konulup bunu da alamazsın. Dava açsan da 3 sene 5 sene sonra ya alırsın ya alamazsın diyen alacağını bilmeyen alınterinin karşılığını bilmeyen muhtaç durumdaki işçi sendikasızlığın örgütsüzlüğün de güçsüzlüğüne peki demek zorunda kalıyor. Bunu aşmanın yolu bu. Buna niçin karşı çıkılır ben bunu anlamıyorum. Avukat olursa anlaşma oranı düşer cümlesini duyuyor musunuz duyuyoruz. O zaman peki anlaşmaması lazım avukat olduğunda anlaşma olmuyorsa o anlaşmanın işçinin aleyhine olduğunu kabul edelim. Demek ki; işçi avukatsız yakalanıp tabiri caizse kıstırılıp anlaşmaya zorlanıyor. Arabuluculuk yapan meslektaşlarım bu cümlemden rahatsız olmayın. Biz de avukatız cümlesini sakın sarfetmeyin bana; çünkü o zaman size de hakim derki ben de hukukçuyum sana ihtiyaç yok. Arabuluculuk ayrıdır, avukatlık faaliyeti ayrıdır. Yani bir duruşma sırasında hakim tutup da avukata ne gerek var hemşehrim biz de hukukçuyuz cümlesini söylediğinde nasıl isyan ediyorsak burada da ederiz. Avukatın işlevi ayrı, arabuluculuğun işlevi ayrı. Biz bunu yapabiliriz. Ben bunu adli yıl açılışında sayın Cumhurbaşkanının da olduğu ortamda kürsüden söyledim ve doğru bir proje olduğuna dair teyit aldım. Yargıtay başkanı İsmail Bey benden sonra kürsüye çıktı ve konuşmasında dedi ki; TBB başkanının arabuluculuğa ilişkin tüm kaygıları biz de paylaşıyoruz, çözümün de aynen birlik başkanının dile getirdiği noktada olduğuna inanıyoruz dedi. Eeee ne duruyoruz. Nedir bizim elimizi kolumuzu bağlayan hadi yapalım bunu. Anlaşma oranları mı düşecek, ya arkadaşlar varsın düşsün; eğer düşecekse haksız anlaşma olmasın. Ama biz üzerimize düşeni biliyoruz. Biz eğitim vereceğiz. Biz avukatımızı eğiteceğiz.Avukat da işçinin elini tutacak. Bunun için fona ihtiyaç var. Bu fonu nereden bulacağımızı konuşalım. Ben işsizlik sigortası fonundan %1,%1,5 gibi bir payı eğer alabilirsek bu işi yapabilir diye hesapladım. Eğer işçi kardeşlerim konfedarasyonlar hayır işsizlik sigortası fonuna herkes dokundu ama işçi için dokunulmasın diyorsanız bilmem. Yani işsizlik sigortası fonuna gelen dokundu, giden dokundu. İlk defa işçi için dokunalım dedim, bazı arkadaşlarımız dediler ki;bazı kıymetli meslektaşlarım işsizlik sigortası fonuna dokundurmayız. Tamam dokunulacak bir yer bulun o zaman. Çünkü fon lazım. Bunun rakamı da 150-200.000.000 civarında. Devlet için çok yüksek bir paradan bahsetmiyoruz. O zaman ikini bir kaynak söylüyorum size. Gelin bunu hep birlikte bastıralım. Sevgili DİSK, sevgili HAKİŞ, gelin buradan bastıralım. Eğer işsizlik sigortası fonundan %2 bize sadece bu iş için kullanılmak üzere sadece sizin için kullanılmak üzere kaynak aktarmaya karşıysanız o zaman noterlerdeki değerli kağıtlardan alınan vergiden küçücük bir oran alalım sadece adli yardım için kullanalım var mısınız. Bu devirde hangi değeri kağıt,kağıdın değerlisi mi kaldı. Hiç olmazsa işçi için harcayalım hiç olmazsa dezavantajlı gruplar için harcayalım. Devletin kesesinden de ayrıca bir vergi çıkmasın, ayrıca bir kaynak çıkmasın.%2 ile değerli kağıt fonundan gelecek %2 ile iz adli yardımla hem işçinin elini tutarız hem de kadına karşı şiddetle mücadelede benim ihtiyacım var diyen her kadına eğitimli bu işi bilen sahada mücadele edecek bir avukat tayin edebiliriz. %2 ile değerli kağıtlardan noterin topladığı verginin %2 sini adli yardım fonuna havale edersek. Bu kadar. Ben gayet pratiğim. Sonuca odaklıyım. Çözüm odaklıyım. İşin siyasetini siyasi partiler yapsın. Biz çözüme odaklanalım, onlara bastıralım.
Yıllık Arabuluculuk Aidatı ve Arabuluculuk Giriş Ücreti ödemelerine ilişkin (Giriş için 2019 yılı ücreti = 177,68.TL ve ilaveten yıllık =213,22.TL) ödendi dekontları. [Online EFT Alıcı Adı: “T.C.Adalet Bakanlığı” Iban TR 8300 0010 0100 0003 5015 4032 Açıklama; Avukatın Adı Soyadı, sicili]
Arabulucu Kimlik Kartı Çıkarma
Arabulucu kimlik kartı işlemleri, internet üzerinden online olarak yapılabilmektedir. arabulucukart.com web sitesindeki talimat doğrultusunda; 20,00 lira DenizBank IBAN TR710013400000552153800054 numaralı Banka hesabına EFT yapılarak veya kredi kartı ile ödeme yapılarak, kimlik bilgileri yazılır ve beyaz fonlu normal vesikalık 230×290 piksel ve katları oranında fotoğraf yüklendikten sonra işleme alınır. Başvuru talebinizden bir hafta sonra istediğiniz adreste arabulucu kimlik kartı size teslim edilecek.
Arabulucu Kart için hangi bilgiler gerekli?
Arabulucu Kart üzerinde şu bilgiler olacaktır.
Adı-Soyad
TC Kimlik Numarası
Görevi
Sicil
İl-İlçe
Cilt- Aile No – Sıra No (önceki tip Nüfüs Cüzdanı)
Doğum Tarihi – Yeri
Ana- Baba Adı
Mahalle / Köy
Kan Grubu
Arabuluculuk Aidatı Ödeme
Sicile kayıt esnasında giriş aidatı ve her yıl için ayrıca ek olarak ödenecek yıllık aidat vardır.
İlçelerde; mal müdürlüğü veznesine “Arabulucu Sicil Geliri 03.2.1.28″ Hesabına ya da EFT ile Arabulucu Aidat Ödemesi şeklinde; EFT Alıcı Adı:”T.C.Adalet Bakanlığı” Iban TR 8300 0010 0100 0003 5015 4032 Açıklama; Ad Soyad- Avukat Arabulucu Sicili yazılır. Arabulucu Online aidat ödeme ve e-Dekont göndermek yeterlidir. Yıllık aidat ücreti Ocak’tan Haziran’ın sonuna kadar ödenebilir, arabulucu.uyap.gov.tr ~Aidat Makbuzu gönder” ile belgelendirilir.
Arabulucu, hukuk fakültesi mezunlarından hali hazır avukat, hukuk müşaviri, öğretim üyesi, noter, kaymakam gibi kamu görevinde beş yıl temiz sicille hizmet etmiş kişilerden merkezi sınavla seçilir. Ülkemizde yaklaşık 12.000 arabulucu vardır.
Arabulucu toplumda uzlaşma kültürünü temsil eder. Kısa zamanda tıpkı noterlik gibi saygın meslekler arasında yer alacaktır. Sorunlar karşısında hemen mahkemeye gitmek yerine; gönüllü olarak “arabulucu seçmek” adliye ile aynı hukuki bağlayıcılığa sahip olacaktır. Halen mahkemede bir dava açıldıysa bile arabulucu avukata gidebilirsiniz. Tekrar anlaşmazlık olursa taraflar istediği anda bu süreci sonlandırır.
Arabulucuyu kendimiz seçebilir miyiz? Evet; adalet.gov.tr/arabulucu adresinden yetkili olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
Alanya Arabulucu Avukat işleyişi yedi yıldır başarılı sonuçlarla uygulanıyor. Arabulucu, dava konusu tarafları bir araya getirip görüşmeler yaparak kanun adına sorunları çözmeye yardımcı tarafsız üçüncü kişidir. Olayda karar verecek bir otorite yoktur, arabulucu asla çözüm önermez; tarafların karşılıklı doğacak risk ve menfaatlerini, kanunların ne gibi hükmedeceğini anlatır. Karşılığında belli bir ücret alır.
Arabulucu masrafı kaç lira? Arabuluculuk sürecinde, herhangi bir harç, tebligat, bilirkişi, keşif gibi geleneksel adli giderler olmayacağı için Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine uyarınca ücret ödenir. Taraflar bu ücreti eşit paylaşır. Ayrıca, taraflar avukatları ile katılacaklarsa kendi avukatlarına da ayrıca ücret ödeyeceklerdir.
Hangi konular arabulucuya gitmez? Ceza davaları, nüfus veya çocukların velayeti gibi davalar arabuluculuk kapsamına girmez.
Gizlilik Nasıl Korunur? Arabulucu görüşmeleri tamamen gizli olmak zorundadır. Taraflardan birinin istemediği hiç kimse, bu sürece dahil olamaz. Arabulucu görüşmelerinde menfaatinize gelen her şeyi söyleyebilirsiniz. Aynı mahkeme duruşması gibi deliller sunabilir hatta; size göre ispat veya hak sayılacak tüm durumları ifade edebilirsiniz. Arabulucu buluşması ve değerlendirilmeleri anlaşmayla sonuçlanmazsa görüşülen tüm konular belge ve bilgiler hatta sohbetler gizlilik kapsamında sona erer; ileride açılacak olan davalara aktarılmaz.
Arabulucu atandıktan sonra üç hafta içerisinde karara varılmalıdır. Arabulucu tarafından düzenlenen evrak ücretsizdir. Arabulucu, kendisini seçen taraf veya taraflardan süreç başlamadan dahi arabuluculuk ücretinden mahsup edilmek üzere masraf isteyebilir; Arabuluculuk sürecinin başlamaması halinde bu ücret ve masraf iade edilmez.Dava Şartlı Arabulucu ücreti taraflardan istenmez.
Taraflar ilk görüşmede anlaşamaz ise Arabulucu ücreti Bakanlık bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda taraflar anlaşamaz ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret taraflarca eşit şekilde karşılanır. Arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.
Dava açılırsa; mahkeme öncesi ödenen arabuluculuk ücreti, haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere dosyaya eklenir. Arabuluculuk ücreti, arabuluculuk bürosu veya ilgili yazı işleri müdürlüğüne arabulucu tarafından bildirilir. Taraflar, arabulucu ücretini belirlenen tarihte adliye arabuluculuk bürosu veznesine yatırır. Dava şartı olan arabuluculukta anlaşma çıkmazsa ücret Cumhuriyet savcılığınca arabulucunun banka hesabına yatırılır.